#çaydanlık #sabahattinali #seslikitap #seslihikaye Sabahattin Ali'nin kaleminden Çaydanlık'ın sesli öyküsü... Keyifli dinlemeler... Abone olarak destek olabilirsiniz https://www.youtube.com/channel/UCJycsZGUaGV49xJUdpcNiXw?sub_confirmation=1 ..Tekrar içeri giren çocuk etrafına bakınarak: -Bizim çaydanlık nerede?- diye sordu. Dört beş günden beri çay pişirilmediği için bu kapağı kopuk, sırları dökülmüş küçük emaye çaydanlık ortadan kalkmıştı. Herhalde Satılmış bir yere koymuş olacaktı. Kendisini biraz evvel midesinden su almak için laboratuvara götürmüşlerdi. Esrarkeş bakkal: -Telaş etme bulunur!- dedi. Bu söz üzerine kapıdan içeri şişman ve kıpkırmızı bir kadın başı uzanarak: -O da ne demekmiş? Helbet bulunacak!..- dedi, sonra oğluna dönerek, sertçe: -Sen bunlara bakma, aramana bak Vecihi, belki başka şeyler de kalmıştır... Fakat çaydanlık ortada yoktu. Satılmış'ın karyolasının başucunda sallanan ve zavallının varını yoğunu içinde taşıyan Amerikan bezinden bir torba...
Sabahattin Ali'den o güzel kaleminden çok güzel bir hikaye... Bir #aşk ve #hüzün hikayesi... #Balıkesir , #Edremit , #Kazdağları ve o güzel doğanın tasviri içinde dinleyeceğiniz, dinlerken hissedip yaşayacağınız bir hikaye. Keyifli dinlemeler :) Abone olmak için https://www.youtube.com/channel/UCJyc... tıklayınız “Hani şu Hasan’ın nasıl boğulduğunu anlatacaktın!” dedim. “Nasıl boğulduğunu gören yok ki… Yalnız orada boğulduğunu söylüyorlar!” “İyi ya, neden boğulmuş?” “Obaya varınca kime sorsan diyiverir… Hadi yolumuza gidelim!” “Yok canım!” dedim. “Yemek üstüne hemen yola çıkmak iyi değildir. Sonra obada İsmail Baba’yla konuşacak çok lafımız var… Sen bildiğin kadarını söyleyiver! Hacer heybeyi tekrar yanına bırakarak azıcık düşündü. Bir aralık gözlerini üstümde gezdirerek hikayesini ne dereceye kadar alaka ile dinleyeceğimi, ne kadar anlayabileceğimi keşfetmek ister gibi beni süzdü. Genç yüzünde büyük bir ciddilik, iri, siyah gözlerinde dalgın bir hal vardı. “Bu Hasan Zeytin...
Vakitlerden sevdadır şimdi. Gönülleri yok yere harap eden ayrılığın hüzün saatinde gülen aşktır dudaklarda ve şiirdir yok yere tüketen insanı. Satır satır çiledir, hasrettir kelimeler. Kıta kıta bitip tükenmektir oysa şiir. Şiir, gereksiz zamanların sultanıdır. Gönülleri yıkandır yaparken; uzaklardan uzaklara giderken geri dönmektir son kelimede… Vakitlerden özlemdir şimdi. Hataları yoklamak zahmetinde kavrulan yüreğin feryadıdır unutamadımlar, seviyorumlar… Tek tek yok olmuş mektupların birer birer çekmecelerden çıkışıdır dışarıya. Elinde tutarken bile titreyen kirpiklerinin soğukluğunda saklanmak mecburiyetinde bıraktığın bir damla eskimiş gözyaşıdır yılların içinden çıkagelen şimdi… Vakitlerden pişmanlıktır şimdi. Geçmişin içinde közlenmiş ne varsa alevlenip içinde esen ve üşüten seni. Kalemin ucunda asılı bıraktığın bir sözcüktür buran içini ve seni kahreden değildir geçmiş, geçmişin vefasıdır bugüne kadar ayakta tutan her ne varsa yıkan seni… Vakitlerden şiirdir şimdi...
Yorumlar
Yorum Gönder